|
Coğrafya ve
tarih, bu soruya büyük ölçüde yanıt
verebiliyor. Yengeç Dönencesi'nin kuzeyi ve
Oğlak Dönencesi'nin güneyindeki ılıman
bölgelere dek uzanan tek kıta olan
Afrika'da, bu dar ılıman bölgelerin arasında
geniş bir tropikal kuşak yer alıyor. Bu
basit coğrafi gerçek günümüzde Afrika'yla
ilgili birçok şeyi açıklayabiliyor. İnsanlık
tarihi açısından bakıldığında ise burası,
yaklaşık yedi milyon yıl önce evrim
yolculuğunda kuyruksuz maymunlar ve ilk
insanların yollarının ayrıldığı yer. Afrika
yaklaşık iki milyon yıl öncesine kadar -
Homo erectus buradan Avrupa ve Asya'ya
yayılana dek? atalarımızın yaşadığı tek
kıtaydı. İzleyen 1,5 milyon yıl boyunca her
üç kıtanın nüfusu öylesine farklı evrim
süreçlerinden geçti ki her biri farklı
türleri barındırır hale geldi. Avrupa nüfusu
Neandertal oldu, Asya'nınki Homo erectus
olarak kaldı ancak Afrika'nınki evrim
geçirerek türümüz Homo sapiens'e
dönüştü. 100.000 ila 50.000 yıl öncesi arası
bir dönemde Afrikalı atalarımız daha farklı
bir köklü değişime de uğradı. Bu, karmaşık
dilin gelişimi miydi? Ya da daha başka bir
şey, örneğin nörolojik işlevlerde oluşan bir
değişiklik mi? Bilmiyoruz. Ancak her ne ise,
ilk Homo sapiens'i
paleoantropologların deyimiyle "davranışsal
olarak modern" Homo sapiens'e
dönüştürdü. Beyinleri olasılıkla bizimkilere
benzeyen bu insanlar da Avrupa ve Asya'ya
yayıldı. Bu kıtalarda Neandertaller'i ve
Asya homininlerini yok ederek veya onların
yerini alarak; ya da bu türlerle
melezleşerek tüm dünyada hâkim insan türü
haline geldiler.
Bu yüzdendir ki
Afrikalılar diğer kıtalardaki insanlara göre
yarışa önde başlamışlardı. Bu durum
Afrika'nın bugün yaşadığı ekonomik
zorlukları, diğer kıtaların başarısıyla da
karşılaştırıldığında, iyice anlaşılmaz
kılıyor. Yarışa birinci başlayan koşucudan
beklenenin tam tersi bir durum. Yanıtları
ise yine coğrafya ve tarih veriyor. İnsanlar
arasındaki zorlu yarışın kuralları yaklaşık
olarak 10.000 yıl önce tarımın başlamasıyla
radikal bir değişime uğradı. Yabanıl bitki
ve hayvanların evcilleştirilmesi,
atalarımızın doğada avcılık veya
toplayıcılığa bağımlı olmak yerine kendi
besinlerini yetiştirebilecekleri anlamına
geliyordu. Bu da insanların kalıcı köyler
kurup yerleşmesine, nüfuslarını artırmasına
ve gıda üretiminde bulunmayanları ?mucitler,
askerler ve krallar? beslemesine olanak
verdi. Evcilleştirme beraberinde ilk maden
araçlar, yazı ve devletli toplumlar gibi
diğer ilerlemeleri de getirdi. Sorun şu ki
yabanıl bitki ve hayvanların çok azı
evcilleştirilmeye uygun ve onlar da dünya
üzerinde 7 bölgede yoğunlaşmış durumda.
Dünyanın ilk ve en verimli tarım ve
hayvancılık etkinlikleri; buğday, arpa,
koyun, sığır ve keçinin evcilleştirildiği,
güneybatı
Asya'daki Verimli
Hilal'de ortaya çıktı. Bu bitki ve hayvanlar
Avrasya'da doğu ve batıya doğru yayılırken,
Afrika kıtasının kuzeyden güneye uzanan
toprakları bu hareketi durdurdu. Bitki ve
hayvanlar kuzeyden güneye, doğudan batıya
olana kıyasla, çok daha yavaş yayılma
eğilimi gösteriyor çünkü farklı enlemlerde
farklı iklimler, mevsimler, gün uzunlukları
ve hastalıklara uyum sağlanması gerekiyor.
Afrika'nın yerli bitki türleri -darı, yağ
palmiyesi, kahve, ak darı ve tatlı patates?
Asya ve Avrupa'da tarımın başlamasından
binlerce yıl sonrasına dek
evcilleştirilmedi. Afrika'nın coğrafyası yağ
palmiyesi, tatlı patates ve ekvatoral
Afrika'da yetişen diğer ürünlerin güneydeki
ılıman bölgeye yayılmasını önledi. Günümüzde
Güney Afrika'da kıtanın en verimli tarım
alanları bulunsa da, yetiştirilen bitkiler
çoğunlukla ?Avrupalı sömürgeciler tarafından
doğrudan gemiyle getirilen buğday ve üzüm
gibi? kuzey ılıman kuşak bitkileri. Bu
bitkiler Afrika'nın ortasındaki geniş
tropikal kuşaktan geçerek güneye yayılmayı
hiç başaramadı.
Verimli Hilal'de
evcilleştirilen koyun ve sığırların
Akdeniz'den Afrika'nın güney ucuna
ulaşmaları yaklaşık 5000 yıl aldı. Kıtanın
yerli hayvanlarını ?beçtavuğu, belki eşek ve
bir tür sığır dışında? evcilleştirmek
olanaksızdı. Evcilleştirilmiş zürafa etiyle
beslenen ve dev gergedanların sırtında art
arda ilerleyen süvari gruplarıyla
desteklenen bir Afrika ordusu, cılız atların
üstündeki, koyun etiyle beslenmiş askerleri
yenmek üzere Avrupa'ya girseydi eğer, tarih
başka türlü yazılabilirdi. Bunun
gerçekleşememesi ise Afrikalılardan değil,
evcilleştirilemeyen hayvanlarından
kaynaklanıyor.
İşin ilginç yanı,
insanların Afrika'daki uzun süreli varlığı,
olasılıkla, kıtadaki büyük hayvan türlerinin
bugüne dek ulaşmasını sağladı. Afrika'daki
hayvanlar milyonlarca yıl boyunca insanlarla
birlikte evrim geçirirken, ilk atalarımızın
ilkel yöntemleri de aşamalı olarak gelişerek
avlanma konusunda üstün yeteneklere dönüştü.
Ve bu aşamalı gelişim de, hayvanlara hayatta
kalmalarını sağlayacak kadar insanlardan
korkmayı ve avcı insanlardan kaçınmayı
öğrenecek süreyi tanımış oldu. Afrika'nın
tersine, insanların Kuzey ve Güney Amerika
ile Avustralya'da yerleşik olduğu yıllar
sadece on binlerle ifade ediliyor. Bu
kıtalardaki büyük hayvanların
şanssızlığıysa, karşılaştıkları ilk
insanların gelişmiş beyinleri ve avcılık
yetenekleriyle, tam anlamıyla modern insan
olmasıydı. Bu hayvanların çoğu ?tüylü
mamutlar, kama dişli kediler ve
Avustralya'daki gergedan büyüklüğündeki
keseliler? insanların gelişinden kısa bir
süre sonra yok oldu. Türlerin tümü,
avcılardan sakınmayı öğrenene dek ortadan
kalkmış olabilir.
Ne yazık ki
Afrika'da insanların uzun süredir yaşıyor
olması bir diğer olgunun daha gelişmesini
sağladı: hastalıklar. Kıta bazı
hastalıkların ?sıtma, sarıhumma, Doğu Afrika
uyku hastalığı ve AIDS? yayıldığı bölge olma
konusunda haklı bir üne sahip. Gerek bu
sayılanlar gerekse diğer birçok hastalık,
hayvanlarda hastalığa yol açan mikropların
diğer türlere geçerek insan hastalığına
evrilmesiyle ortaya çıktı. Bir türe uyum
sağlamış mikrobun bir diğer türe uyum
göstermesi zor olabiliyor ve evrimsel zamana
göre uzun sürebiliyor. İnsanlığın beşiği
olan Afrika'da ise zaman, gezegendeki diğer
bölgelere göre çok daha yeterliydi. Bu
durum, Afrika'nın bunca hastalığın doğum
yeri olmasını yarı yarıya açıklıyor; diğer
yarısı ise insanlara en yakın hayvan
türlerinin ?mikropları türler arasında geçiş
yapmak için en az uyum gerektirenler? Afrika
insansı maymunları ve maymunlar olması.
Afrika, uzun
tarihi ve coğrafyası tarafından farklı
biçimlerde de şekillendirilmeyi sürdürüyor.
Kıta Afrikası'nın en zengin on ülkesinden
?kişi başına düşen yıllık gayri safi yurtiçi
hasılası 3500 doların üzerinde olanlar?
dokuzu kısmen veya tamamen ılıman bölgelerde
bulunuyor: kuzeyde Mısır, Libya, Tunus,
Cezayir ve Fas; güneyde ise Svaziland, Güney
Afrika, Botsvana ve Namibya. Gabon bu
listede yer alan tek tropikal kuşak ülkesi.
Üstelik, kıta Afrikası ülkelerinin neredeyse
üçte birinin (47'de 15) denize kıyısı yok ve
okyanustan kıta içine uzun mesafeler boyunca
gemiyle ilerlenebilen tek nehir de Nil. Ağır
malları en ucuza taşımanın yolu akarsular ve
coğrafya bir kez daha Afrika'nın gelişimine
engel oluyor.
Tüm bu etkenler
akla şu soruyu getirebilir: Afrika kıtası,
ya da en azından ortadaki geniş tropikal
bölge, sonsuza dek savaşlara, yoksulluğa ve
yıkıcı hastalıklara mı mahkûm? Benim yanıtım
?kesinlikle hayır?. Afrika gezilerimde,
birçok ülkede farklı etnik grupların
birarada uyum içinde nasıl yaşadığını
görünce hayrete düştüm (dünyanın diğer
bölgelerindekine kıyasla çok daha
uyumlular). Her yerde olduğu gibi Afrika'da
da insanlar yoksulluktan kurtulabilmek
adına, azalan kaynaklar için komşularıyla
savaşmaktan başka çözüm bulamadığında
gerilimler yaşanıyor. Ancak Afrika'nın
birçok bölgesinde kaynak bolluğu var: Orta
Afrika akarsuları bol miktarda hidroelektrik
enerji üretiyor; Afrika'nın doğu ve
güneyinde büyük hayvanlar başlıca ekoturizm
gelir kaynaklarını oluşturuyor; ve daha çok
yağış alan bölgelerde ormanlar iyi idare
edilir, ağaçlar devamlılıklarını
sağlayabilecekleri şekilde kesilirse, kârlı
ve yenilenebilir bir gelir kaynağı haline
gelebilirler.
Afrika'nın sağlık
sorunları ise doğru planlama ve kaynakla
büyük ölçüde giderilebilir. Geçtiğimiz yarım
yüzyılda Asya'daki bazı eski yoksul ülkeler,
tropikal hastalıkların ekonomik
gelişimlerinin önünde büyük bir engel
oluşturduğunu fark etti. Kamu sağlığına
yatırım yaparak bu hastalıkların başarıyla
üstesinden geldiler ve halkın sağlığı
ekonomilerini de daha sağlıklı bir hale
getirdi.
Afrika'nın
geleceği için en iyi olasılık ne? Kıta eğer
sağlık sorunları ile birçok hükümet ve
kurumu sarmış olan yolsuzlukla baş
edebilirse, bugün Hindistan ve Çin'de olduğu
gibi, günümüzün küreselleşmiş, teknolojik
dünyasından yararlanabilir. Teknoloji,
coğrafyasının ?özellikle de akarsularının?
Afrika'da oluşturduğu engellerin aşılmasını
sağlayabilir. Afrika ülkelerinin neredeyse
yarısında İngilizce konuşuluyor; bu ticari
ilişkiler açısından önemli bir ayrıcalık ve
İngilizce bilen eğitimli bir iş gücü birçok
Afrika ülkesinde hizmet sektöründeki iş
olanaklarını artırabilir.
Eğer Afrika
yüzünü parlak bir geleceğe dönecekse en
azından bir süre daha dış yatırıma
gereksinim duyulacak. Afrika'ya aralıksız
yardım veya askeri müdahalenin maliyeti;
çatışmaları, sağlık sorunlarını çözerek ve
yerel kalkınmayı destekleyerek gidermenin
maliyetinden binlerce kat fazla. Afrika
ülkeleri dünyanın huzurlu ve gelişen üyeleri
olarak gezegenimizdeki yerlerini alırsa,
yalnızca Afrikalılar değil hepimiz daha
sağlıklı ve güvende olacağız.
İlgili
Linkler
Afrika'nın Öyküsü
www.bbc.co.uk/worldservice/africa/features/storyofafrica/index.shtml
Afrika kıtasının öyküsünü Afrika
perspektifiyle anlatan bir web sitesi.
Toplam 24 bölümden oluşan "Afrika'nın
Öyküsü" adlı anlatı bölümü, dinleyicileri
insanlığın başlangıcından modern çağa kadar
götürüyor.
İnsanın Kökeni Programı
www.mnh.si.edu/anthro/humanorigins
Smithsonian Enstitüsü'nun bu web sitesinde
insanın evrim tarihini izleyebilir ve
paleoantropolojideki güncel tartışmalardan
haberdar olabilirsiniz.
Afrika'da Sıtma
www.rbm.who.int/cmc_upload/0/000/015/370/RBMInfosheet_3.htm
Dünya Sağlık Örgütü'nün sitesindeki bu
sayfada sıtmanın Afrika'daki sosyal ve
ekonomik gelişmeyi nasıl engellediği ve bu
hastalıkla mücadele için neler
yapılabileceği konusunda daha geniş bilgi
edinebilirsiniz.
Kaynakça
Bellwood, Peter. First Farmers: The Origins
of Agricultural Societies. Blackwell, 2005.
Cole, Roy ve Harm de Blij. African Survey.
Oxford University Press (yakında çıkacak).
Diamond, Jared. Guns, Germs, and Steel: The
Fates of Human Societies. W. W. Norton and
Company, 1997.
Diamond, Jared. The Rise and Fall of the
Third Chimpanzee: The Evolution and Future
of the Human Animal. HarperCollins, 1992.
Jurmain, Robert, Lynn Kilgore ve Wenda
Trevathan. "The Earliest Dispersal of the
Genus Homo: Homo erectus and
Contemporaries", Introduction to Physical
Anthropology, 10. baskı. Wadsworth, 2005.
Sachs, Jeffrey. The End of Poverty: Economic
Possibilities for Our Times. Penguin Press,
2005.
Smith, Bruce D. The Emergence of
Agriculture. Scientific American Library,
1998.
|
|